Trafik kurallarına uymayan kişi dinen sorumlu olur mu?
Fert ve toplumun yararını sağlama (celb-i mesâlih) ve onlara gelebilecek zararları önleme (def'-i mefâsid), İslam'ın gözettiği gayelerden biridir. Bu gayeye matuf olarak din, can, akıl, nesil ve mal güvenliğinin sağlanması, korunması gereken beş temel esas (zarûrât-ı hamse) olarak değerlendirilmiştir. “Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın.” (En‘âm, 6/151; İsrâ, 17/33), “Kendinizi öldürmeyin.” (Nisâ, 4/29), “Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195), “Şüphesiz kanlarınız (canlarınız), mallarınız ve namuslarınız birbirinize haramdır/dokunulmazdır.” (Buhârî, İlm 37) vb. birçok ayet ve hadiste bu husus ortaya konulmuştur. Yaşanan acı tecrübeler sonucu oluşturulan trafik kuralları, söz konusu beş temel esasın tamamı ile irtibatlı olmakla birlikte, özellikle insanların can ve mal güvenliğini sağlama noktasında önem arz etmektedir. Aracın genel bakımlarından hız sınırlamalarına varıncaya kadar trafik kurallarının tamamı, bu dokunulmazlıkların korunmasını amaçlamaktadır.
İslam âlimleri, kesin olarak mefsedete/zarara sebep olan fiillerin önlenmesi (sedd-i zerâi‘) gerektiği hususunda fikir birliği içerisindedirler. Kamuya ait yollara çukur açmak gibi başkalarının canı veya malı için tehlike oluşturan fiillerin önlenmesi, buna örnek olarak zikredilmiştir. (Karâfî, el-Furûk, II, 32-33) Trafik kurallarına uyulmaması sebebiyle insanların canına, beden bütünlüğüne veya malına zarar geldiği tecrübe ile sabit olduğundan bu kurallara uyulması ve muhtemel zararların önlenmesi gerekmektedir.
Trafik kurallarına riayet edilmesi, diğer bir yönüyle İslam’da emredilen ahlakî ilkelere uymanın da bir gereğidir. Zira Kur’an ve Sünnette, yolun hakkının verilmesi (bu meyanda trafik kurallarına uyulması), başkalarına zarar vermekten kaçınılması (trafikte kural ihlalleri yapmak suretiyle başkalarına zarar verilmemesi), yolda yürürken mütevazı ve ölçülü olunması (sürücü ve yayaların birbirlerinin haklarına saygılı olması), kendini bilmezlerin sataşmasına karşılık “selâm!” denilip geçilmesi (trafikte öfke kontrolü) gibi ilkeler yer almaktadır. (Bkz; Furkân, 25/63; Lokmân, 31/19; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 36; Müslim, Libâs 32, Îmân 58)
Sonuç olarak, yukarıda ifade edilen ilkelerden de anlaşılacağı üzere trafik kurallarına uyulması aynı zamanda dinî bir vecibedir. Aksine davranışlar, kul ve kamu haklarının ihlal edilmesi anlamına gelir.