İslâm dini, canın, malın, dinin, aklın ve neslin korunmasını zorunlu saymış, bunları korumaya yönelik her şeyi farz, bunlara zararlı olan her şeyi de haram kılmıştır (Şâtıbî, el-Muvâfakât, 1/31 v.d.). İnsan hayatı son derece önemlidir ve korunmalıdır. Namaz da îfa edilmesi gereken dinin beş temel esasından birisidir ve dinin direğidir (Tirmizî, Îmân, 8 [2616]).
Başlanan bir namaz normal hallerde bozulmaz. Ancak; malı korumak, canı korumak ve önemli olan herhangi bir şeye zarar gelmesini önlemek amacıyla zarurî durumlarda farz veya nâfile namaz bozulabilir (bkz. el-Fetâva’l-Hindiyye,1/109). Bazı durumlarda namazı bozmak vacip, bazı durumlarda mübah, bazen de müstehap olur. İnsan canına yönelik bir tehlike karşısında o insana yardım etmek maksadıyla namazın bozulması vaciptir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/51,52).
Bu itibarla, cemaatle namaz kılınırken bir kişinin bayılması, kalp krizi geçirmesi, denize veya kuyuya düşme tehlikesi geçirmesi vb. durumlarda, yanında namaz kılanların namazlarını bırakıp ona yardımcı olmaları gerekir. Bu kişiler namazlarını daha sonra iade ederler (İbn Nüceym, el-Bahr, 2/77). Zira Allah, zaruri durumlarda kul haklarına öncelik verilmesini istemiştir (Serahsî, el-Mebsût, 2/186).