Din İşleri Yüksek Kurulu : Dini Bilgilendirme Platformu
Din İşleri Yüksek Kurulu Mütaalaları
Mutalaa Yılı: 2016 - Mutalaa No: 20
Konusu: Ağ Pazarlama ya da Çok Katlı Pazarlama Uygulamaları
   
Din İşleri Yüksek Kurulu, 16.11.2016 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem KELEŞ’in başkanlığında toplandı. Prof. Dr. Ahmet YAMAN tarafından geliştirilen “Ağ Pazarlama ya da Çok Katlı Pazarlama Uygulamaları” adlı metin görüşüldü.
Kamuoyunda “Ağ Pazarlama”, “Doğrudan Satış” veya “Network Marketing” adıyla bilinen uygulamanın iki farklı işleyişi bulunmaktadır. Birincisi “Piramit Satış Sistemi” denilen ve gerçekte saadet zinciri olan uygulamadır. Bu sistemde amaç, üye toplamak olup bir mal veya hizmet satışı ya hiç bulunmamakta ya da sistemi meşrulaştırmak için göstermelik bir ürün bulunmaktadır. Sistem aşırı bilinmezlik, aldatma, haksız kazanç vb. sakıncalar sebebiyle caiz değildir.
Çok katlı ağ pazarlama sisteminin diğer bir uygulama şekli ise mal veya hizmet satımı üzerine kurulmuş olup geleneksel satış sistemlerinde bulunan aracıları ortadan kaldırarak doğrudan tüketiciye ulaşmayı hedeflemektedir. Bu sistemde her ne kadar satıma konu olan bir mal veya hizmet bulunsa da bazıları, çalışma yöntemleri açısından piramit satış sistemi ile de büyük oranda uyuşabilmektedir. Bu sebeple sistemin caiz olabilmesi için şu temel ilkeler dâhilinde işlemesi gerekmektedir:
1- Sistemde yer alanların elde ettiği kazanç, ağırlıklı olarak sisteme yeni kişiler kazandırılması ve bu sayede oluşan komisyon, prim, teşvik, ödül ve benzeri isimler altında nitelendirilen menfaatlerin dağıtılması üzerine kurulmamalıdır. Dolayısıyla sistemin, yeni kişiler kazandırmayı değil mal veya hizmetlerin satışını esas alması gerekir. Ayrıca satılan bu mal veya hizmetlerin dini açıdan meşru olması gerekir.
2- Sisteme dâhil olmak isteyenlerden işe başlamaları ya da başladıktan sonra sistemde kalabilmeleri için veya daha sonradan herhangi bir gerekçeyle karşılıksız bir ücret talep edilmemelidir. Bu meyanda organizasyonun normal hizmet giderleri dışında herhangi bir isim altında bir bedel alınmamalıdır.
3- Üyenin, firmadan mal/hizmet alabilmesi için yeni üye bulma zorunluluğu olmamalıdır.
4- Sisteme dâhil olan katılımcının bizzat kazandırdığı yeni üyeler sebebiyle bir prim alması caizdir. Ancak kazandırılan üyenin daha sonradan yaptığı satışlardan ve onun da getirdiği yeni üyeler ile onların yaptığı satışlardan, herhangi bir emek veya üstlenilen risk olmaksızın prim almak ise caiz değildir.
5- Üye istediği zaman sistemden herhangi bir cezaî şarta muhatap olmadan ayrılabilmelidir. Fakat üyenin ayrılmasının, baştaki taahhütleri dolayısıyla ilgili firmanın gerçek bir zarara uğramasına sebep olması haline münhasır olmak üzere cezaî şart koşulabilir. Bu şartları taşımayan bir ağ pazarlama ya da doğrudan satış sistemi caiz değildir.

GEREKÇE:
Sanayi devriminden sonra üretimin eskiye göre daha çok artması üretici firmaları, ürünlerini satma konusunda yeni pazarlama yöntemleri bulmaya sevk etmiştir. Bunlardan birisi de doğrudan pazarlama yöntemidir. Network Marketing denilen pazarlama sistemi de doğrudan pazarlama yöntemlerinden biridir.
Literatürde “Network Marketing”, “Multi-level Marketing”; “ التسویق الشبكي ” ya da التسویق الھرمي“ ”olarak ifade edilen sistemin Türkçedeki karşılığı olarak “Ağ Pazarlama”, “Çok Katlı (Katmanlı) Pazarlama” ve “Doğrudan Satış” ifadeleri kullanılmaktadır. Genel olarak bakıldığında sistemin ikiye ayrıldığı görülmektedir. Birincisi piramit satış sistemi denilen ve amacı mal/hizmet satmak olmayan sistem, ikincisi ise temeli mal satışına dayalı olan çok katlı pazarlama sistemidir. (Sistemlerle ilgili bilgiler için bk. Ali Çağlar Çakmak, Doğrudan Satış ve Şebeke Yoluyla Pazarlama Sistemi, İstanbul 2011; Erdinç Tekbaş, Ticari Cemaatler: Çok Katlı Pazarlama Sistemi, Ankara 2011; Abdurrahman Savaş, Network Marketing Sözleşmesi, İstanbul 2016) 
Bunlardan Ponzi Şeması olarak da bilinen piramit satış sistemi, esasında bir doğrudan satış yöntemi olmayıp aslı, saadet zinciri olarak bilinen organizasyon şeklidir.
Ülkemizde yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Piramit Satış Sistemleri” başlıklı 80. maddesinin birinci fıkrası söz konusu sistemi şöyle tanımlamıştır: “Piramit satış; katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir.”
Piramit satış sisteminin haram olduğu konusunda günümüz bütün İslam âlimleri ittifak halindedirler. Zira bu sistemin amacı mal/hizmet satmak değil, üye toplamak suretiyle para kazanmaktır. Çoğu zaman alınan bu ücretin karşılığında herhangi bir mal/hizmet bulunmamaktadır. Mevcut olanlarda ise bu, sistemi meşru göstermek için satılan göstermelik bir üründen ibarettir. Bu sebeplerle piramit satış sistemi fıkhî açıdan caiz değildir.
Diğer taraftan yukarıda adı geçen 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Ceza Hükümleri” başlıklı 77. maddesinin onyedinci fıkrası da şu müeyyideyi koymuştur: “Bu Kanunun 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satış sistemini başlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elverişli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir şekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.”
Şu halde asıl amacı, ihtiyaç duyulan meşru mal ve hizmet satmak değil, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi oluşturarak üye toplamak suretiyle para kazanmak olan piramit satış sistemini kurmak, işletmek ve buna üye olmak caiz değildir.
Ağ pazarlama sisteminin ikinci şekli ise doğrudan pazarlamanın bir çeşidi olan çok katlı pazarlama sistemi olup kişisel girişimciliğin ön planda olduğu ve üyelerini doğrudan ve dolaylı satışlar sonucunda ödüllendiren bir organizasyondur. Çok katlı pazarlama, genel dağıtım kanallarına verilmeyen özel ürünlerin bireylerden (distribütörler) oluşan bir ağ kullanılarak satıldığı ve her bireyin hem yaptığı satışlar hem de kendisinin bulduğu ilave distribütörlerin yaptığı satışlar üzerinden prim ya da komisyon aldığı pazarlama modelidir.
Çok katlı pazarlama sisteminde genellikle üretici firma ya da şirket, sponsor, distribütör ve alıcı/tüketici olmak üzere dört taraf bulunmaktadır. Firma, ürünlerini mağazalar yerine sponsor ve distribütör vasıtasıyla satan kuruluştur. Distribütör, üye olmak suretiyle üreticiden/şirketten belirli bir indirimle mal satın alıp bunu başkalarına satan kişidir. Üye olmak için genellikle bir miktar ürün alımı zorunludur. Alıcı/Tüketici ise sisteme üye olmadan distribütörden malları alan kişidir. Distribütör, firmadan indirimle aldığı ürünlerin üstüne kendi kârını koyarak tüketiciye satar.
Bu sistemin genel çalışma modeline göre, doğrudan satıcılar, sisteme yeni üyeler bulmak ve bunları eğitmek durumundadırlar. Bu pazarlama şeklinde “sponsor” ya da “üst hat” olarak da adlandırılan katılımcılar, hem ürünlerin ve hizmetlerin perakende satışını yapar, hem de perakende satış yapacak kişilerden bir satış ekibi oluşturur. Böylece, kendi yaptığı satışların yanı sıra ekibinin yapmış olduğu satışlardan da gelir elde eder. Çok katlı pazarlamanın en önemli özelliği, sponsorlara sadece kaydettikleri üyelerin satışlarından değil, onların da kaydettikleri üyelerin satışlarından komisyon alma imkânı sağlamasıdır.
Çok katlı pazarlama sistemi, yapısı itibari ile birden fazla hukuki ilişkiyi bünyesinde barındırmaktadır. Bu sebeple konu hakkında hüküm verebilmek için sistemde yer alan taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği ayrı ayrı incelenmelidir.
Firma ile distribütör arasındaki ilişki bir satış (bey’) akdidir. Bu durumda fıkhi açıdan ortada gerçek bir mal/hizmet bulunması, dinî açıdan satılması haram olan bir mal/hizmet olmaması, fiyatın belli olması vb. genel şartların uygunluğuna bakılır.
Firma ile distribütör/sponsor arasında yeni üye bulma konusundaki ilişkisi ise simsarlık, icâre, vekâlet, hibe ve cuâle olarak farklı şekillerde izah edilmiştir. Bu akitlerin herbiri şer’an geçerli olmakla birlikte ilgili yönetmelikler, firma ile distribütör arasında yapılan sözleşmeler ve yerleşen algı hesaba katıldığında söz konusu ilişkinin cuâle yani yapılacak bir iş karşılığında mükâfat vaad etme akdine yakın olduğu görülmektedir.
Zira şirketin verdiği primler, distribütörlerin yaptıkları hizmetler karşılığında önceden vaad edilmiş ödüller konumundadır. Üye kazanıp kazanamama ve kazanılan yeni üyelerin satış yapıp yapamayacakları belirsiz olsa da bu noktadaki bilinmezlik/belirsizlik, ihsan kabilinden olan cuâlede mazur görülmüştür.
Fakat burada şu hususa işaret edilmelidir: Firma sadece üyenin bizzat getirdiği alt üyelerin karşılığında bir defaya mahsus bu ödülü (prim) ödemelidir. Zira sponsorun, yeni üyeyi sisteme dâhil ettikten sonra onunla doğrudan bir ilişkisi kalmamaktadır. Yeni üye, giriş paketi satın aldıktan sonra artık firma ile bizzat muhatap olup ondan mal/hizmet alma ve yeni üyeler bulma hakkı elde etmiştir. Dolayısıyla o da kendi namına ve hesabına çalışmaktadır. Sponsor ile diğer alt üyeler arasında ise hiçbir ilişki bulunmadığından sponsorun üçüncü kişilerin çalışmasına bağlı olarak prim almasının haklı bir gerekçesi ve fıkhî bir temeli bulunmamaktadır.
Çok katlı pazarlama sisteminde görülen sakıncalardan birisi de bazı firmaların sisteme ilk girişte karşılığında mal/hizmet bulunmayan veya içinde eğitim materyallerinin bulunduğu paket karşılığında gibi göstermelik bir gerekçeyle belli bir ücret almalarıdır. Gerçek bir mal ve hizmet sunumuna dayanmayan bu ücretin alınması caiz değildir (Bakara, 2/188) Aynı şekilde, organizasyonun normal hizmet giderleri dışında herhangi bir isim altında bir bedel alınması da caiz değildir.
Kaldı ki, konuyla ilgili çıkarılan yönetmelikte de, çok katlı pazarlama firmalarının doğrudan satıcı olarak sisteme dâhil olmak isteyenlerden işe başlamaları ya da işe başladıktan sonra sistemde kalabilmeleri için giriş aidatı, başlangıç paketi, yenileme ücreti, aidat ve paket ücreti gibi herhangi bir isim altında bedel alamayacakları belirtilmiştir (İş Yeri Dışında Kurulan Sözleşmeler Yönetmeliği, md. 25/4).
Diğer taraftan bazı firmalar, distribütöre “yeni üyeler bulması” şartıyla mal satmaktadırlar. Bu ise, sözleşmenin niteliğine uygun olmayan ya da sözleşmeyi kuvvetlendirici bir özelliğe sahip olmayan ve taraflardan sadece birine menfaat sağlayan fasit bir şarttır. (Mergınânî, el-Hidâye, V, 120) Bu durumda şartın geçersiz, sözleşmenin ise geçerli olması gerekir. Ancak çok katlı pazarlama sisteminde, distribütörün tek taraflı olarak şartı geçersiz sayması mümkün değildir. Bu sözleşme, iltihaki sözleşmeler grubundan olup distribütör ya tamamıyla kabul eder ya da reddeder. Bu sebeple sözleşme bütünüyle geçersiz hale gelmektedir.

Sonuç itibariyle, çok katlı pazarlama sistemi, temelinin mal/hizmet satışına dayalı olması sebebiyle piramit satış sistemi ile aynı kapsamda değerlendirilmese de uygulamada bazı sakıncalar görülebilmektedir. Bu sakıncaları bertaraf etmek üzere yukarıda cevap başlığı altında sıralanan şartlara riayet etmek gerekir. Bu şartlara riayet edilmemesi halinde yapılan işlemler caiz değildir. Nitekim günümüzde yürürlükte olan İş Yeri Dışında Kurulan Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 25. maddesi de tüketici mevzuatına uygun bir biçimde faaliyet göstermek isteyen doğrudan satış şirketlerinin uyması gereken temel esaslar arasında benzer şartları saymıştır. Diğer taraftan üye olup bir şekilde sisteme dâhil olmayı düşünen kişilerin bu sisteme yöneltilen “insanları gerçekleştirilmesi zor hatta imkânsız hayallerle aldatması” eleştirisini dikkate almaları ve meşruiyet sorgulamasına girmeksizin maddî kazanç elde etmenin uhrevî vebalini hesaba katmaları yerinde olacaktır.

 Görüntülü Cevaplar  Sıkça Sorulanlar  Dini Bilgiler  Soru Sor
 Konular