RAMAZAN’A HAZIRLANALIM
Mübarek üç aylardan Recep ve Şaban aylarını geride bıraktığımız şu günlerde müminler için bir rahmet ve mağfiret iklimi olan Ramazan’ı idrak etmek üzereyiz. Bu mübarek ayın, tüm insanlığa, İslam âlemine ve özellikle de ülkemize sağlık, afiyet, huzur ve bereket getirmesini, bizleri Rabbimize yakınlaştırmasını ve ebedi saadetimize vesile olacak ameller işlememize vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederiz.
Ramazan ayı, müminler için manevi güzelliklerle dolu, kıymetli ve bereketli özel bir zaman dilimidir. Salih amellerimizi artırmamız, eksiklerimizi tamamlamamız, günahlarımızdan arınmamız, birlik beraberliğimiz ve sosyal dayanışmamız için Yüce Allah tarafından bahşedilmiş bir fırsattır. Bu nedenle Ramazan gündüzüyle ve gecesiyle değerlendirilmesi ve ihya edilmesi gereken bir zamandır. Bu mübarek ayı en güzel bir şekilde değerlendirmeli; iyi bir vakit planlaması yapmalıyız.
Aslında her anımız ebedî rahmete açılan bir zaman dilimi olsa da, Ramazan-ı şerif bunu daha bilinçli ve yoğun bir şekilde yaşama imkanı sunar. Bu farkındalık ile iyi davranışların kazanılması ve kötülüklerin bırakılması için son derece uygun bir atmosfer oluşturur.
Bu ay, rahmet kapılarının açıldığı ve ebedi kurtuluşa erişme imkanının sunulduğu bir aydır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlenir.” (Buhari, “Savm”, 5.) Allah Rasûlü (s.a.v.) bu beyanıyla; Ramazanda îfâ edilen oruç, namaz, Kur’an tilâveti, zekât, sadaka, infak, vb. ibadetler sebebiyle iyilik ve hayırda bulunma vesilelerinin arttığına; günah ve kötülük işlemeye sevk edecek unsurların ise azaldığına işaret etmektedir. Yine Hz. Peygamber, bu ayı gereği gibi ihya edenin geçmiş günahlarının bağışlanacağı müjdesini vermiştir. Biz müminlere düşen ise bu fırsat iklimini gerektiği gibi değerlendirmeye gayret etmektir.
Ramazana Hazırlanalım
Ramazan ayına hazırlık yapmak, bu mübarek ayı en verimli şekilde geçirmek için oldukça önemlidir.
Oruçlunun nasıl davranması gerektiğine dair Peygamber Efendimizin tavsiyelerine bir kez daha kulak verelim ve kendimizi “oruçlu kişinin davranış ahlâkına” hazırlayalım.
Orucu en güzel şekilde tutmaya, oruç ile bağdaşmayan ve orucumuza zarar verecek kötülüklerden uzak durmaya şimdiden azm edelim.
Ramazan vakit planlamamızı yapalım; gündüzünü ve gecesini nasıl ihya edeceğimiz üzerinde düşünelim.
Evimizi, gönlümüzü ve elimizi ihtiyaç sahipleri için açalım, sofralarımızı iftar edecekler için hazırlayalım.
Ramazan kendi kültürüyle gelir: Hz. Peygamber’den günümüze camilerimiz, evlerimiz, kilerlerimiz, sofralarımız, sokağımız, dükkanımız, mahallemiz Ramazan için önceden hazırlanmıştır. Ramazanın rahmet gölgesi, ondan çok daha önce üzerimize düşmektedir. Ramazan iklimi için bu hazırlıkların ehemmiyeti büyüktür.
Ramazanı İhyâya Hâlis Bir Niyetle Başlayalım
Allah’ın rızasını hayatımızın maksadı haline getirdiğimizde bütün işlerimiz salih amel olur. Özellikle Ramazanı Şerifi Allah rızasını kazanma niyetiyle ihya etmeliyiz. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır.” (Buhari, “Bed’ü’l-Vahy”,1.) buyurarak amelin gerçek değerinin, amel edenin niyetinde gizli olduğunu veciz bir şekilde ifade etmiştir.
Niyetlerimizi her daim “Allah için olma” düşüncesine odaklayabilirsek, o zaman yaşadığımız her ânı ve işlerimizi sevap kazandıran birer ibadet hükmüne dönüştürme fırsatı yakalayabiliriz.
İfade etmeye çalıştığımız bu şuuru, hayatımızın her anında ve özellikle de Ramazan ayında daha canlı kılmaya gayret etmeliyiz. Sevgili Peygamberimiz de (s.a.v.): “Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.” (Buhari, “Savm”, 6.) buyurmak suretiyle halis bir niyet ile bu ayın ihyasının önemine dikkat çekmiş ve bayram edebileceğimiz büyük bir müjde vermiştir.
Ramazan ve Oruç Ahlakını Kuşanalım
Ramazan ayı, pek çok hikmeti içeren, her türlü hayır ve bereketi barındıran mübarek bir aydır. Bu ayın başta gelen özelliği, farz olan oruç ibadetinin bu ayda yerine getirilmesidir. Bu sebeple Ramazan ayı için “Oruç Ayı” (Şehr-i Sıyâm) tabiri kullanılmıştır.
Orucun Arapçadaki karşılığı olan “savm” kelimesi, nefsi tutmak ve engellemek anlamlarına gelmektedir. Bir ibadet terimi olarak oruç ise tan yerinin (fecr-i sadık) ağarmasından başlayarak gün batımına kadar olan süre içerisinde diğer bir ifadeyle imsak vakti ile iftar vakitleri arasında ibadet niyeti ile yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak tutmaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, bunlar orucun sahih olması için gerekli olan asgari şartlardır. Orucun kamil manada sevabına nail olmak ve hikmetlerine erişmek için söz ve davranışlarımızla bir bütün olarak oruç tutmalı; günahlardan ve malayani işlerden uzak durmalıyız.
Oruç tutan kişi, dilini ve kulağını yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözlerden uzak tutmalıdır. Gözünü haramdan ve nahoş görüntülerden sakınmalıdır. Gönlünü güzel şeylerle meşgul etmelidir. Unutmamak gerekir ki; tüm organlarının, oruca iştirakini sağlayamayan kişi, görünürde oruç tutmuş gibi olsa da oruçla hedeflenen amaca tam anlamıyla ulaşamamış demektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur.” (İbn Mâce, “Savm”, 21) mealindeki hadisiyle bu gerçeğin altını çizmiştir.
Orucu bozan hususlardan sakınmak ne kadar gerekli ise, onun manasına ters düşen, sevabını azaltan günahlardan, adap ve ahlaka aykırı davranışlardan kaçınmak da bir o kadar önemlidir. Oruçlarımızı, tüm davranışlarımızda her türlü helal ve haram duyarlılığını gözeterek tutmaya gayret edelim. Orucumuzu boşa çıkarıcı her türlü kötü söz, fiil ve davranıştan uzak duralım.
Oruç insana güzel huylar kazandıran köklü bir irade eğitimi ve ahlak terbiyesidir. Ramazan ve oruç ahlâkına riayet edersek, biz de güzel ahlak sahibi oluruz. Herkesin oruçlu olması kişinin bu yöndeki iradesine güç katar. Oruç, ahlaki kötülükleri terk etmek için güzel bir ortam ve irade desteği sağlar. Oruç, kötü alışkanlıklardan uzaklaşmak ve iyi alışkanlıklarla donanmak için çok önemli bir fırsat sağlamış olur.
İnsan hayatında tatlı ve mutlu günler olduğu gibi, acı ve sıkıntılı dönemler de vardır. Pek çok kez nimet ve rahmete nâil olmanın yolu zahmet ve külfete bağlıdır. Orucun insana kazandırdığı önemli özelliklerden biri olan sabır, kendisi biraz acı ve zor ancak neticesi ve meyvesi tatlı bir özelliktir. Bu açıdan oruç, bütün yönleriyle, insanın kişilik ve şahsiyetinin gelişmesinde çok önemli bir rol oynar.
Kur’an Ayında Kur’an’la Buluşalım
Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygambere (s.a.s.) bu ayda indirilmeye başlamıştır. Konuyla ilgili ayette şöyle buyrulmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara hidayeti gösteren, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır...” (Bakara, 2/185).
Hz. Peygamber ve ashabı özellikle Ramazan ayında Kur’ân tilavetine ayrı bir önem verirlerdi. Cebrail (a.s.) ile Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her sene Ramazanda buluşur, birbirlerine karşılıklı Kur’an’ı okurlardı. Ramazan ayında gerek camilerimizde ve gerekse evlerimizde mukabele ve hatimlerimiz o günden beri devam etmektedir. Bu ayda Kur’an’la aramızda yakın bir dostluk köprüsü kuralım ve bunu diğer aylarda da canlı bir şekilde devam ettirelim.
Ramazan Gecelerini Teravih Namazı ile İhya Edelim
Ramazan ayı, gündüzleri oruçla geceleri ise teravih namazı ile ihya edilen özel bir aydır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Ramazan gecelerinin ihyâsına dair şu beyanı dikkat çekicidir: “Kim, Ramazan ayının faziletine inanarak ve karşılığını da Allah’tan umarak, Ramazan gecelerini ibadetlerle ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.” (Buharî, “İman”, 37). Hz. Aişe validemiz, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Ramazan gecelerini ibadetle ihyâ ettiğini, özellikle de son on gününe özel bir önem verdiğini haber vermektedir.
O s.a.s. sonradan Terâvîh Namazı olarak isimlendirilen nafile namazı birkaç gece ashabına kıldırmış ve sonrasında, farz kılınır endişesiyle, münferit kılmaya devam etmiştir. Hz. Ömer döneminde tekrar cemaatle kılınmaya başlanan bu namaz, günümüze değin cemaatle kılınmış ve sünnete uygun olarak Ramazan gecelerinin ihyasının başlıca yolu olmuştur.
Ramazan gecelerini fırsat bilip namaz, Kur’ân tilâveti, ezkar ve dua gibi ibadetlerle ihya etmeliyiz. Özellikle kadir gecesini ramazan gecelerinde arayıp herhangi birinin kadir gecesi olabileceği bilinciyle davranmalıyız. Kadir Gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu Kur’ân-ı Kerim bildirmektedir. Ancak hangi gecenin kadir gecesi olduğu bilinmemektedir. Bunun amacı, Ramazanın bütün gecelerinin kadir gecesi gibi ihya edilmesine teşviktir. Hz. Peygamber kadir gecesinin son on günde aranmasını tavsiye etmiştir. Kendisi de Ramazanın son on gününde mescitte itikafa girmiş ve bu zaman dilimini ibadete tahsis etmiştir. Bununla birlikte, kadir gecesi şuurunun canlı kalması için konuyla ilgili rivayetler de dikkate alınarak, Ramazan ayının 27. Gecesi Kadir Gecesi olarak ihya edilmektedir.
Kur’an-ı Kerim’in 97. sûresi olan “Kadir sûresi” müstakil olarak bu geceden bahsetmekte olup, Cenâb-ı Allah söz konusu sûrede, bu gecenin değerine ve şerefine şu ilâhî beyanlarıyla vurgu yapmaktadır: “Doğrusu biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır, melekler ve ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece tan yerinin ağarmasına kadar devam eden bir esenliktir.” (Kadir, 97/1-5).
Gönlümüzü Manevi Huzura Erdirecek Kalbimizi Mâsivâdan Arındıracak Bir Ramazan Geçirelim
İnsan, bedeni ve ruhuyla bir bütündür. İnsanın bedeni ihtiyaçları bulunduğu gibi, kalbî ve ruhî ihtiyaçları da vardır. Bunların başında kalbin Allah’a yönelmesi ve ona bağlanması gelmektedir. Her türlü ibadet de öncelikle kalbin ilâhî feyz ve berekete kavuşması içindir. Kalp Allah’ı anmak, ona bağlanmak ve Allah sevgisi ve saygısı ile huzura erer.
Ayrıca diğer zamanlarda gafletle perdelenen, günahlarla kararan kalbimiz Ramazan iklimi ile arınmalı, feyiz berekete kavuşmalıdır. Gerek Kur’ân-ı Kerim gerekse hadisi şerifler, insanın işlediği günahlar nedeniyle kalplerin karardığını haber vermiştir. Buna karşın, Ramazan ayını ihya edenin geçmiş günahlarının bağışlanacağını Hz. Peygamber haber vermiştir. Bu nedenle Ramazan ayı, insanın kalbi/manevi arınması için çok önemli bir fırsattır.
Ramazan ibadet yoğun bir aydır. İbadetlerimizle, güzel ahlakımızla ve çevremizle güzel ilişkilerimizle gönlümüze maneviyat ve huzur dolar.
Toplumsal Duyarlığımızı ve Bilincimizi Artıralım
Oruç ibadeti münferiden tutulsa da Ramazan ayı bütün Müslümanların birlikte yaşadıkları ve ihya ettikleri bir aydır. Bu ayda komşuluk daha bir önem kazanır ve öne çıkar. Böyle de olmalıdır. Akrabalık ilişkileri daha kuvvetlenir… Kuvvetlenmelidir de.
Bu ayda ümmet olmanın anlamı biraz daha öne çıkar. Günümüz imkanlarıyla sadece yakınımızda değil dünyanın farklı bölgelerindeki müslümanların durumlarıyla da ilgilenme imkanı doğmuştur. Bu konuda halkımızın ne kadar hassas olduğu yaptıklarıyla zaten ortadadır. Ramazan ayı, öncelikle yanıbaşımızdakilerle ve yakın çevremizle irtibatımızı geliştirmeli ardından bütün inananları kucaklamamıza vesile olmalıdır.
Zaman zaman doğal âfetlerle karşılaşmaktayız. Böylesi zor zamanlar, ancak toplumsal dayanışma ile atlatılır. Bu dayanışmanın zirveye çıktığı, birlik ve beraberliğimizin pekiştiği bir zaman dilimidir Ramazan.
Zekat ibadetimiz ve fitrelerimiz yanında ihtiyaç sahiplerine her türlü maddi manevi desteğimizi artırmalıyız. Rabbimizin bize verdiği nimetlerine şükretmenin bir yolu da bu nimetleri paylaşmaktır. Hz. Peygamber’in şu düsturunu, sadece Ramazanda değil, her daim kendimize rehber edinmeliyiz: “Komşusu iki büklüm halde aç iken tok geceleyen kişi iman etmiş sayılmaz. (İbn Ebî Şeybe, Musannef, “İman ve Rü’ya”, 6.)
Sonuç olarak; başı rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayına hazırlıklı ve bilinçli bir şekilde girelim. Bu mübarek ayın gündüzlerini oruçla, hatim ve mukabelelerle; gecelerini ise teravih namazları, zikir, tefekkür, dua ve istiğfarlarla ihya edelim. Güzel ahlakı kuşanarak, ümmet hassasiyeti ve toplumumuza karşı sorumluluk bilinciyle davranalım. Allahu Te’âlâ’yı en hoşnut eden ibadetlerden biri olarak ihtiyaç sahiplerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidererek ilâhî affa mazhar olmanın sevinciyle bayrama ulaşalım ve ebedi kurtuluşa yönelik verilen müjdeler ile bayram edelim.