Hac, İslâm’ın beş temel esasından biri olup bedenî ve malî yönü olan bir ibadettir. Hac; âkil, bâliğ ve malî yeterlilik sahibi olan Müslümanlara farzdır. İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik’e göre, bir kişiye haccın farz olması için yukarıdaki şartların yanında hac menâsikini yerine getirebilecek bedenî güce ve sağlığa sahip olması da şarttır. Kurulumuz da bu görüşü tercih etmektedir. (DİYK 2019/4 Tarih ve Sayılı Karar) Ancak hac kendilerine sağlıklı iken farz olduktan sonra bunu edâ etmeyen ve sonrasında sağlığını kaybedenlerin vekil (bedel) göndermek suretiyle bu ibadeti vekâletle yerine getirmeleri gerekir. Bu konuda âlimler arasında görüş birliği vardır. (bk. İbn Nüceym, el-Bahr, 2/335; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, 2/84; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/221-222; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 2/219)
Yukarıda sayılan vücup/yükümlülük şartlarını taşıyan kişinin haccı bizzat eda etmekle yükümlü olması için yol emniyetinin olması, tutuklu olmaması, yurt dışına çıkma yasağının bulunmaması ve kadının iddet döneminde olmaması şarttır. Bu tür kişilerin engelin ortadan kalkmasından sonra hacca gitmeleri gerekir. Haccı bizzat yapamayacak durumda olmaları halinde ise vekil göndermek suretiyle hac görevini yerine getirmelidirler. Hayatta iken vekil göndermemişlerse, kendi adlarına hac yaptırılmasını vasiyet etmelidirler. Vasiyet etmeden ölmüşlerse varisleri onlar adına hac yapabilir/yaptırabilir. (bk. Kâsânî, Bedâ’i, 2/212; Zeylaî, Tebyîn, 2/3-4)
Günümüzde hac farz olur olmaz hacca müracaat ettiği hâlde kurada ismi çıkmadığı için hacca gidemeden ölen kimseler, hacca gitmeye imkân bulamadıkları için borçlu olarak ölmüş olmazlar.